Kutsal Kitap’a Tanrı’nın Sözü ve insanların elinden çıkmış bir yazılar bütünü olarak yaklaşırken, Kutsal Yazılar’ın hem ilahi hem de beşeri unsurlarını doğru bir şekilde anlamalıyız. Kutsal Kitap kendisini Tanrı’nın Sözü olarak tasvir eder, böylece Kutsal Yazılar’ın ilahi yetkiye sahip olduğu vurgulanır, kusursuzdur ve bir bütünlük sunar. Aynı zamanda Kutsal Kitap insan eliyle yazılmıştır, bu da ona yazım türleri ve tarzları açısından büyük bir çeşitlilik kazandırmış ve Kutsal Yazıları insan deneyimine bağlamıştır. İnsan yazarlarının yanılabilirliğine ve farklı bakış açılarına rağmen, Kutsal Kitap Tanrı’nın tam kontrolü altında oluşturulmuştur, böylece Kutsal Yazılar Tanrı’nın kendisini erkeklere ve kadınlara açıklama amacına ulaştırır.
Yazarlar, Kutsal Kitap’ın yazılma sürecini yöneten Kutsal Ruh’un esini sayesinde Tanrı’nın Sözü’nü aktarabilmişlerdir, tıpkı Tanrı’nın bu amaç için insanları egemen bir şekilde yaratması ve şekillendirmesi gibi. Kutsal Yazılar’ın insani karakterini kabul edip ondan yararlanırken, Kutsal Yazılar’ın Tanrı Sözü olduğu, dolayısıyla ona saygıyla yaklaşılması ve itaatle kabul edilmesi gerektiği fikri öne çıkar.
Tanrı Sözü Olarak Kutsal Kitap
Yeremya 1:5 şöyle der: ‘‘Ana rahminde sana biçim vermeden önce tanıdım seni. Doğmadan önce seni ayırdım, uluslara peygamber atadım.” Bu, Kutsal Yazılar’daki altmış altı kitabın öncelikli yazarının Tanrı’nın kendisi olduğu anlamına gelir. İlahi yazarlığı, mesajlarının Tanrı’dan geldiğini aynı şekilde beyan eden Kutsal Kitap yazarlarının ifadelerinde görebiliriz. İbraniler 1:1 ayeti bu anlayışı doğrulamaktadır: “Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi.”
Kutsal Kitap’ın kendini Tanrı Sözü olarak tanımlaması, daha sonraki Kutsal Kitap yazarlarının Kutsal Yazılar’ın önceki bölümlerine atıfta bulunma şeklini de içerir. Örnek olarak, Galatyalılar 3:8 şöyle der: “Kutsal Yazı, Tanrı’nın öteki ulusları imanlarına göre aklayacağını önceden görerek İbrahim’e, “Bütün uluslar senin aracılığınla kutsanacak” müjdesini önceden verdi.” Elbette, öteki ulusları aklayacağını öngören Tanrı’ydı ve İbrahim’e müjdeyi duyuran da Tanrı’ydı. B. B. Warfield şu şekilde sonuçlandırır: “Bu eylemler, yalnızca yazarın zihninde Kutsal Kitap metnini Tanrı’nın konuşmasıyla özdeşleştirmesi sonucunda ‘Kutsal Kitap’a atfedilebilir.” 1 Benzer şekilde, İbraniler 3:7, Mezmur 95:7-11’den alıntı yapmadan önce şöyle der: “Bu nedenle, Kutsal Ruh’un dediği gibi.” Dolayısıyla, İbraniler’in yazarı Mezmur 95’in Davut’tan değil, Tanrı’nın Kutsal Ruhu’ndan kaynaklandığını düşünmektedir.
Kutsal Kitap’ın açıkladığı şeyin doğasını göz önünde bulundurduğumuzda, bize sadece Tanrı’dan gelmiş olduğunu anlayabiliriz. Kutsal Yazılar Tanrı ve sonsuzluk hakkındaki insan düşüncelerinin bir kataloğu değil, Tanrı’nın tarihteki kurtarıcı eylemlerinin kaydı ve açıklamasıdır. Kutsal Kitap Tanrı’nın dünyayı nasıl yarattığını, insanlığın nasıl günaha düştüğünü ve sonra Tanrı’nın tarihte bir halkı kendisi için kurtarmak üzere neler yaptığını anlatır. Bu malzemenin kurtarıcı-tarihsel doğası göz önüne alındığında, Kutsal Yazıları, eylemleri içinde kaydedilen Tanrı’dan başka kim yazmış olabilir?
Tanrısal yazarlığa ilişkin açık ifadelere rağmen, Kutsal Yazıların Tanrı’nın Sözü olduğuna dair inanç sadece Tanrı’nın kendisi tarafından verilebilir. Westminster İman İkrarı, Kutsal Kitap’ı Tanrı Sözü olarak kabul etmek için görkemi, birliği ve gücü (buna peygamberlik sözlerinin gerçekleşmesini de ekleyebiliriz) dahil olmak üzere çok sayıda neden olduğuna işaret eder. Yine de “Kutsal Kitap’ın yanılmaz doğruluğuna ve ilahi yetkisine ilişkin tam ikna ve güvencemiz, Kutsal Ruh’un Söz aracılığıyla ve Söz’le birlikte yüreklerimizde tanıklık etmesinden kaynaklanmaktadır” (Westminster İman İkrarı 1:5). Pavlus’un Tanrı’nın Sözü’ndeki gerçeklerle ilgili olarak belirttiği gibi: “Tanrı Ruh aracılığıyla bunları bize açıkladı. Çünkü Ruh her şeyi, Tanrı’nın derin düşüncelerini bile araştırır.” (1. Ko. 2:10).
İlahi Yazarlığın Sonuçları
Kutsal Kitap’ın ilahi yazarlığının ilk sonucu, Kutsal Yazılar’ın Tanrı’nın yetkisiyle konuşmasıdır. Bu yetkiyi İsa’nın boşanmayla ilgili bir soruyu Yaratılış 2’den alıntı yaparak yanıtladığında görürüz: “Kutsal Yazılar’ı okumadınız mı? Yaradan başlangıçtan ‘İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı’ ve şöyle dedi: ‘Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.” (Mat. 19:4-5). İsa, Tanrı’nın Sözü’ndeki yetkisine dayanarak şu sonuca varmıştır: “Bu nedenle Tanrı’nın birleştirdiğini insan ayırmasın” (Mat. 19:6). Bu ilke Kutsal Kitap’ın tamamına uygulanmalıdır. John Calvin şu sonuca varmıştır: “Kutsal Yazılar’a Tanrı’ya borçlu olduğumuz saygının aynısını borçluyuz, çünkü Kutsal Yazılar yalnızca O’ndan çıkmıştır. ”2
Kutsal Kitap’ın ilahi otoritesine Kutsal Yazılar’ın ‘yanılmazlığı’ (inerrancy) da eklenmiştir. Yanılmazlık, Kutsal Kitap’ın iddia ettiği ve belirttiği her şeyin, Tanrı Sözü olması gibi basit bir nedenden ötürü doğru olduğu anlamına gelir. Geerhardus Vos şöyle açıklar: “Eğer Tanrı kişisel ve bilinçli ise, o zaman kendini ifşa ettiği her şekilde doğasını ve amacını hatasız bir şekilde ifade edeceği sonucu kaçınılmazdır. ”3 Mezmur 19 Tanrı’nın Sözü’nü “mükemmel”, “güvenilir”, “doğru”, ‘saf’ ve “gerçek” olarak över (Mez. 19:7-9). Bu nedenle Hıristiyanlar Kutsal Yazılar’ın öğrettiği her şeyi vicdanları için bağlayıcı olarak kabul etmekle yükümlüdür.
İlahi yazarlığın üçüncü bir anlamı da Kutsal Yazılar’ın birliğidir. Kutsal Kitap’taki her kitabın nihai yazarı Tanrı olduğu için, doktrin, bakış açısı ve ahlaki öğreti açısından temel bir birlik bekler ve buluruz. Bu, farklı temaların birbirini izleyen antlaşma dönemleri boyunca kurtarıcı bir şekilde ilerlemesi, Kutsal Yazılar içinde gelişme olduğunu inkar etmek değildir. Yine de, vahyin ortaya çıkışındaki fikirlerin tüm gelişimine rağmen, kökleri Tanrı’nın kendisindedir. James Montgomery Boice şöyle yazar: “Kırktan fazla insan yazarın çabalarının ardında Tanrı’nın tek mükemmel, egemen ve yönlendirici zihni vardır. ”4 Bu nedenle, Kutsal Kitap yorumunun en büyük ilkesi Kutsal Yazılar’ın Kutsal Yazılar’ı yorumlamasıdır: okuyucunun netlikten yoksun olduğu durumlarda başlıca kaynağı Kutsal Kitap’ın başka yerlerdeki öğretisidir. Görünüşte aksi iddia edilse de, Kutsal Yazılar kendisiyle çelişmez, çelişemez; Tanrı Sözü olarak Kutsal Yazılar’ın birliğinin bilincinde olarak, anlaşılması zor kısımlar, Kutsal Kitap’ın söylediği her şeye boyun eğerek daha dikkatli ve saygılı düşünme çağrısı yapar.
Kutsal Yazılar’ın insani karakteri, Kutsal Kitap’ın ilahi kökeninden daha az açık değildir, çünkü Kutsal Yazılar insan yazarlar aracılığıyla aktarılmıştır. İbraniler 1:1’de belirtildiği gibi, “Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi.” 2. Petrus 1:21 ekler: “Hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından yöneltilen insanlar Tanrı’nın sözlerini ilettiler.” Bu gerçek, Kutsal Kitap’ta bulunan ve diğer edebi tarzların yanı sıra öyküleyici tarih, şiir, peygamberlik kehanetleri, dikkatle araştırılmış tarih (Luk. 1:1-4) ve elçi mektuplarını içeren heyecan verici çeşitliliği açıklar.
Dahası, Kutsal Yazılar’ın insan unsuru çeşitli yazarların deneyimlerini, bakış açılarını ve hatta duygularını içerir. Ağıtlar’da Yeremya Yeruşalim’in düşüşünün yasını tutmaktadır, tıpkı 2. Timoteos’un Pavlus’un ölümle yüzleşirken zafer kazanması, ancak sahte öğretmenler tarafından rahatsız edilmesi ve soğuktan korunmak için bir pelerine ihtiyaç duyması gibi. Özellikle Mezmurlar Kitabı, insan deneyiminin ve acısının tüm yelpazesiyle bağlantı kurar. İnsan unsuru aynı zamanda farklı yazarların aynı olayı kaydettikleri, normalde beklediğimiz gibi farklı ayrıntılar ve tamamlayıcı anlatımlar sağladıkları anlamına gelir.
Bununla birlikte, insan yazarların sınırlılıklarının ve yanılabilirliklerinin, yazdıklarının bütünlüğünü ve doğruluğunu etkilemediğini anlamak önemlidir, çünkü onlar aracılığıyla konuşan Tanrı’dır. Örneğin, modern bilginin eksikliği Yaratılış 1’in yaratılış hakkında tarihsel gerçekle konuşmasını engellemez. Aynı şekilde, yaşadığı dönemin kadınlarla ilgili olumsuz kültürel görüşleri, elçi Pavlus’un erkekler ve kadınlar hakkındaki öğretisini lekelemez. Daniel 10-12 gibi bazı durumlarda, yazarın ilettiği mesaj anlaşılmayabilir. Yine de yazdığı Kutsal Yazılar doğrudur ve Kutsal Kitap’ın başka bir yerinde açıklamasını bulur. Noel Weeks, Tanrı’nın vahiy işinde, “Kutsal Yazılar insanı ilahi amacın gerçekleştirilmesine engel olarak görmez. İnsanın günahı ve körlüğü bile Tanrı’nın amacına ulaşmasını engelleyemez. “5
Tanrı, Peygamberler Aracılığıyla Seslendi
İnsanların tüm sınırlılığına rağmen Tanrı Sözü’nü nasıl kaydedebildiklerini soracak olursak, bunun birincil yanıtı Kutsal Kitap’ın esin doktrinidir. Pavlus 2. Timoteos 3:16’da şöyle açıklar: “Kutsal Yazılar’ın tümü Tanrı esinlemesidir.” “Tanrı’nın esinlemesi” ifadesi, Kutsal Kitap’ın insanlar tarafından aktarılmış olsa da Tanrı’nın ağzından çıktığı fikrini aktarır (Yşa. 55:11). Buradaki fikir, yazarların esin verici düşüncelere sahip oldukları değil, Tanrı’nın Sözü’nü onlara ve onlar aracılığıyla yaydığıdır. Petrus ayrıca “Kutsal Yazılar’daki hiçbir peygamberlik sözünün birinin kendi yorumundan kaynaklanmadığını” açıklar (2. Pe. 1:20). Bağlam, Petrus’un “peygamberlik” kelimesiyle Kutsal Yazılar’ın tamamına atıfta bulunduğunu ve Kutsal Kitap mesajının insan yazarın zihninden kaynaklandığını reddettiğini göstermektedir. Şöyle ekler: “Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından yöneltilen insanlar Tanrı’nın sözlerini ilettiler” (2. Pe. 1:21). Bu ifade Kutsal Ruh’u esinlenme sürecinde etkin bir fail olarak tanımlar, insan yazarlar aracılığıyla çalışarak ve onları harekete geçirerek yazdıklarının Tanrı’nın Sözü olmasını sağlamıştır.
Kutsal Yazıların esinlenmesinde, ilahi ve insan doğasına sahip tek bir Kişi olarak İsa’nın beden almasıyla bir benzerlik görebiliriz. Mesih’in iki doğasının hipostatik birliği Kutsal Yazılar’a atfedilemeyeceğinden, bu benzetme kusurludur. Ancak Mesih’in tanrılığını inkâr etmek isteyenler için bir skandal teşkil eden alçakgönüllü insanlığı gibi, Kutsal Yazılar’ın hizmetkâr formu da Tanrı’nın Sözü’nü tüm erkek ve kadınların erişebileceği bir şekilde iletir. Kutsal Kitap yazıları, parşömen, mürekkep ve mesajı yazmak için bir insan zihni gerektiren üretimleriyle tamamen insanidir. Yine de, Ruh’un esinlemesinin gizemi içinde, Kutsal Kitap aynı zamanda Tanrı’nın Sözü’nün ta kendisidir. J. Gresham Machen Kutsal Yazıları okuyucularına bağlayan tüm insanlığa rağmen…. “Kutsal Ruh Kutsal Kitap yazarlarının zihinlerini öylesine bilgilendirmiştir ki…. onlar diğer tüm kitapları gölgeleyen hatalara düşmekten korunmuşlardır. [Esin doktrinine göre, anlatılanlar gerçektir; Kutsal Kitap ‘yanılmaz bir inanç ve uygulama kuralıdır’. “6
Kutsal Kitap’a şüpheyle yaklaşanlar bazen insan unsurunun Tanrı’dan doğrudan vahiy almayı imkânsız hale getirdiğine itiraz ederler. Çok renkli vitray pencereleri olan büyük bir katedral benzetmesi kullanılır. Güneş ışığı binaya vururken, içeride görülen ışığın yalnızca insan kişiliğinin renkli camları tarafından değiştirilen ışık olduğu ileri sürülür. Kutsal Yazılar’da görebildiğimiz tek şeyin Tanrı’nın Sözü’nün insan yazarları etkileme ve şekillendirme biçimi olduğunu, dolayısıyla Tanrı’nın gerçek mesajının ancak çeşitli bilimsel yollarla insan yazarların arkasına geçilerek bulunabileceğini savunurlar. Unuttukları şey ise katedralin bir kurucusu olduğudur. Warfield şöyle yazar: “Ya vitray pencerenin renkleri, katedrali dolduran ışığa tam olarak onlardan aldığı tonu ve kaliteyi vermek amacıyla mimar tarafından tasarlanmışsa? ”7 Aynı ilkeyi Kutsal Yazıları yazan insanlara da uygular: “[Ya] bu kişiliğin kendisi, Tanrı tarafından, onun aracılığıyla verilen söze tam da onun verdiği rengi vermek amacıyla, tam da olduğu kişiliğe dönüştürülmüşse? ”8 Warfield’in örneği bize Tanrı’nın insan yazarları istihdam etmesinin Kutsal Ruh’un doğrudan ilhamının ötesine geçtiğini, karakter, kişilik, deneyim ve uzun hazırlık dahil olmak üzere insan katkısının her faktörünü içerdiğini hatırlatmaktadır. Böylece ilahi ve insani katkıların eşit olmadığını, ancak İbraniler 1:1’in iddia ettiği gibi, ilahi faktörün her zaman kontrolü elinde tuttuğunu görürüz: “Tanrı … peygamberler aracılığıyla konuştu.”
İlahi Kitap
Kutsal Ruh’un Kutsal Yazılar’ın esinlenmesindeki egemen rolü nedeniyle, her ne kadar insan unsurunu tanıyor ve ona değer veriyor olsak da, Kutsal Kitap öncelikle Tanrı Sözü olarak tanımlanır. Kutsal Yazılar insan yazarlarının mesajı değil, Yaratıcı ve Kurtarıcı Tanrı’nın vahyidir. Burada İsa’nın beden almasıyla yapılan benzetme öğreticidir. İsa’nın insanlığı açıkça ortaya konmuş ve Kutsal Yazılar’dan zorunlu olarak çıkarılmış olsa da, o Tanrı’nın Oğlu olarak adlandırılır. Aynı şekilde, Kutsal Kitap’ı yorumlamamız yazar, ortam ve edebi üslup hakkındaki farkındalığımızdan etkilenecek olsa da, kontrol eden fikrimiz her zaman ilahi yazarlığı yansıtan otorite, inerrancy ve birlik olmalıdır. Tanrı’nın Sözü’ne duyduğumuz saygıda, Musa’nın yanan çalının önünde sandaletlerini çıkarışını (Mısır’dan Çıkış 3:5) yansıtan itaatkâr bir zihinle yaklaşırken, öncelikli amacımız Tanrı’nın yazdıklarına sadık kalmak olmalıdır, böylece O’nun yüceliği Sözü aracılığıyla sergilenebilir. Kutsal Kitap’a göre, Kutsal Yazıların öğretmeni, halkının sağlıklı bir şekilde beslenmesi ve ev halkının egemen iradesine uygun olarak yönetilmesi için Efendimizin sağlayışını ortaya koyan bir kâhyadır.
İnsanlar aracılığıyla yazılmış ve bugün insan okuyucular ve öğretmenler tarafından yorumlanan bir kitap olmasına rağmen, B. B. Warfield’in iddiası yol gösterici inancımız olmaya devam etmektedir: “Kutsal Yazılar baştan sona İlahi bir kitaptır, İlahi enerji tarafından yaratılmıştır ve her bölümünde okuyucuların kalbine İlahi yetki dizini ile konuşur. ”9 (B.B. Warfield, Calhoun, Princeton Seminary, 2:402). Bu nedenle, Yeşaya, Hoşea, Hezekiel ve diğerleri gibi peygamberlerin insani boyutlarına ilgi duyarken, Kutsal Yazılar hakkında saygıyla iddiada bulunurken onlara katılıyoruz: “Rab böyle diyor.”
DİPNOT