”Tüm zaman ve mekana yayılmış, sonsuzluğa kök salmış, sancakları olan bir ordu gibi korkunç olduğunu gördüğümüz Kilise’yi kastetmiyorum.” Bunlar C.S. Lewis’in, bir iblisin Mesih’in tek, kutsal, evrensel ve elçisel Kilise hakkında ne düşünebileceğini hayal ederek karakteri Screwtape’e söylediği sözlerdir. Screwtape küçümseyici bir ürpertiyle ekler, ”‘İtiraf ediyorum, en cesur ayartıcılarımızı tedirgin eden bir manzara.’”[1]
İznik Konseyi’nde sadece inanç ikrarında bulunmuyoruz, aynı zamanda onun bir parçası olduğumuzu da ikrar ediyoruz. Hıristiyan olmak, bu ordunun bir neferi olmaktır; bizden önce gitmiş olan sadık savaşçı-kutsalların arkasında ve bizden sonra gelecek olanların önünde yürümektir (Matta 16:18).
İznik Birliği
Son derece birleşik bir yapının damgasını vurduğu İlk Kilise döneminin; yönetimin tamamen ve bütünüyle tek tip olduğu altın günlerin özlemini duymak çok caziptir. Ancak, ne yazık ki, böyle bir resim muhtemelen tarihsel bir kurgudur. Roma’nın resmi otoritesini sağlamlaştırması biraz zaman aldı ve bu noktaya kadar İznik, Hıristiyan Kilisesi için doktrinsel bir dayanak işlevi gördü. Konseyi onaylayanlar tarafından “İnanç Kuralı ‘nın – ’bir zamanlar kutsallara teslim edilen inanç” (Yah. 3) – kodlaması olarak anlaşılmıştır; bu da savunucularının kabul ettiği “birlik” ve “evrenselliğin” günümüzde savunulan türden bir “birlik” ve “evrensellik” olmadığı anlamına gelir.
Bu daha ziyade inançsal bir “birlik” idi, yani Roma Katolik veya Ortodoks mirası olduğu kadar Protestan mirasının da bir parçasıdır. Bu nedenle Protestanlar inanç bildirgelerindeki elçisel ifadesini hiç çekinmeden ikrar edebilir. İznik Konseyi anlamda bir “birlik” mutlak bir yapısal ya da ilişkisel birlik anlamına gelmek zorunda değildir. Bunların hiçbiri yapısal ya da ilişkisel birliğin önemsiz olduğu anlamına gelmez. Aslında, tüm gerçek Hıristiyanların paylaştığı ruhani “birlik”, mümkün olduğunca derin bir birlik arayışı için yeterli motivasyondur; sert ifadeler açıkça Hıristiyanlığa aykırıdır. En azından öyle olmalıdırlar; çünkü mezhepçilik bir reçete olarak Hıristiyanlığa aykırı olsa bile, bir tanım olarak fazlasıyla Hıristiyan olduğunun acı bir şekilde farkındayız. Mesih’in öğrencilerinin birliği için ettiği dua (Yak. 17:20-21), Hıristiyanların birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiğine dair çok şey ima etse de, yine de daha derin bir birlikten bahseder – tüm örünür bölünmeleri aşan ruhsal açıdan temel bir birliktir. Aksi takdirde, Mesih’in duası aslında etkisizdir ve bizim eylemlerimiz tarafından rehin alınmıştır (ne kadar korkunç bir düşünce).
Mesih düşmanlığın bölücü duvarını yıkmıştır ve günahkâr bir şekilde onu yeniden dikmeye çalışsak da, sonuçta bunu başaramayacağız (Ef. 2:14-22). Bu nedenle, nasıl ki tüm Hristiyanlar halihazırda/henüz değil anlamında “kutsal” iseler – Mesih’te konum olarak kutsal, şimdiki çağda giderek daha kutsal – aynı şekilde tüm Hristiyanlar da halihazırda birdirler. Ve tıpkı Kilise’nin konumsal kutsallığının ilerleyen kutsallığını motive etmesi gerektiği gibi, konumsal, eskatolojik birliği de şimdiki çağda ilişkisel bir birliği motive etmelidir. Mesih’in birleştirici işini bozmaya çalışmak yerine, tüm Hristiyanlar – yani ‘tek Ruh’ tarafından bir araya getirilen ve ‘tek umuda’ çağrılan, ‘tek beden’ ve ‘tek Rab ‘bin yetkisi’ altında duran, tek Tanrı ve Baba’nın (Ef. 4:4-5) yüceliği için ‘tek vaftize’ sahip olanlar ve ‘tek imanı’ benimseyenler Mesih’teki birliği kabul etmelidirler. Bu konuda imanlılar olarak olduğumuz yerde kalmalı ve kazmaya başlamalıyız. Siperimizin tepesi diğer herkesi görüş alanından çıkaracak kadar derin kazmamalıyız. Kazmaya devam etmeliyiz, daha da aşağıya. Eğer bunu yaparsak, nihayetinde ortak çekirdeğimize ulaştığımızda küreklerimizin birbirine çarparak çıkardığı mutlu şangırtıyı duyacağız. Başka bir deyişle, peşinden koşmamız gereken ekümenizm ince bir yatay ekümenizm değil, kalın bir dikey ekümenizmdir; “ortak zeminimiz”, birliğimizi fark ettiğimiz yer, dünyanın kabuğunda değil, çekirdeğindedir. Ve orada, alev alan ama yanmayan bir çalı gibi, İznik Konseyi’nde açıklanan iman ikrarı etrafında toplanmaya davet ediyor.
Evrensel Kilise’nin aşkın birliğinin sağlanacağı gün elbette gelecektir. O gün, ortak zemin çekirdekle sınırlı kalmayacak, Yeni Dünya’nın kabuğuna kadar uzanacaktır. Bunu aklımızda tutarsak, farklılıklarımızı küçümseme ya da abartma eğiliminden kaçınabiliriz.
Evrensel Kilise
Gerçek anlamda ‘yalnız’ Hıristiyan yoktur. Hristiyan, Ruh tarafından vaftiz edilerek “tek bir bedene” (1.Ko. 12:5), “karanlığın egemenliğinden” kurtarılarak “[Tanrı’nın] sevgili Oğlu’nun egemenliğine” (Kol. 1:13) aktarılan diri taşlardır. Hıristiyan olmak Tek, Kutsal, evrensel ve elçisel Kilise’nin bir üyesi olmaktır, çünkü Tanrı yeryüzünde bağlama ve çözme işindedir. Ancak yeryüzünde bağlanan ve çözülen şey yeryüzünde nasıl bağlanır ve çözülür? Yeni üyenin Evrensel Kilise’deki statüsünü ilan etmekten ve meşrulaştırmaktan kim sorumludur? Mesih, yeryüzünde bağlanan ve çözülenleri yeryüzünde bağlamak ve çözmek için Krallığın anahtarlarını kime teslim etti? (Mat. 16:18-19, 18:15-20)
Kilise Mesih’in Gelinidir; dünyanın kuruluşundan itibaren seçilmiş ve İsa’nın kanıyla satın alınmış olan her oymaktan, dilden ve ulustan bir halktır. Bu Evrensel Kilise yerel kiliselerde ve sadece yerel kiliselerde görünür hale gelir. Üyeleri her yerde mevcuttur, ancak yerel kiliseler bir araya gelene kadar onu göremezsiniz. Küçük yerel kiliseler olmadan, Evrensel Kilise’den bahsetmek boş olacaktır. Bu kavram, bedenler, ekmek, şarap, su ve Söz ile cisimleşene kadar hayali ve hayalet gibi kalır.
Küçük topluluklarımız görünmez Kilise’nin görümüdür ve yerel kiliseler bunun farkında olsun ya da olmasın, İznik Konseyi’nde bir araya gelen dördüncü yüzyıl babalarıyla aynı soy ağacında yer alır. Bizim soyumuzda Athanasius ve Nicholas gibi figürler vardır. Ailemize ilişkin bu tarihi duyguyu kaybedersek kiliselerimiz hasar alır. İznik Konseyi’ndeki Üçlü Birlik’in meyvesi belirli bir tür ağacın ürünüdür – kökleri ise Kutsal Yazıları’dır. Bu kökler kesildiğinde, aynı tür meyveleri görmeyi beklememeliyiz. Protestanların Kutsal Yazılara olan sevgisinden dolayı, yerel kiliselerimiz evrensel olmalıdır ve kimliklerinin farkına varmalıdırlar; aslında kilise oldukları ölçüde, Tek, Kutsal, Katolik ve Elçisel Kilise’nin bir parçasıdırlar. “Evrensel” ve ‘Elçisel’ kelimelerinin yan yana gelmesi oldukça önemlidir.
DİPNOT
[1] C.S. Lewis, The Screwtape Letters, Reprinted Ed. (New York, NY: HarperOne, 2015), letter 2.
[2] For anyone with ears to hear, this is obviously a cheeky jab at Peter Leithart and his book, The End of Protestantism: Pursuing Unity in a Fragmented Church (Grand Rapids, MI: Brazos Press, 2016). I should like to add that as a big admirer of Leithart, I mean no disrespect for my disregard of his strategy for oneness here.
KAYNAKÇA: https://credomag.com/article/one-holy-catholic-and-apostolic-church/