Kutsal Kitap’ın Tanrı kaynaklı olması, onu yalnızca tüm kitaplar arasında benzersiz kılmaz, aynı zamanda dünyadaki tüm hazineler arasında da benzersiz kılar. Amerika Birleşik Devletleri’nin 16’ıncı Başkanı olan Abraham Lincoln, ‘‘Kutsal Kitap, Tanrı’nın bir kişiye verdiği en iyi armağandır’’ dedi. Gerçekten öyle. Tanrı, günahkâr insanlıkla ilgili ebedi planını açıkladı. Ancak milyonlarca kopyası dünya geneline dağılmış olmasına rağmen, bazıları Kutsal Kitap’ın gerçekliğini sorgulamaya devam ediyor.
Kutsal Kitap, bir mitoloji kitabı mı, yoksa Tanrı’nın gerçek Sözü mü? Bu soru herkes için oldukça önemlidir. Dini metinler, genellikle ilahi kaynaklı olduğunu iddia eder. Tanrı’nın Sözü olduğuna hiçbir şüphe bırakmayan Kutsal Kitap ise bu konuda benzersizdir. Gerçekleri incelerken dürüst yaklaşan bir kişi Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın imzasını taşıdığını görecektir. Tüm yaradılışı sözüyle var eden Tanrı, Kutsal Kitap’ı bizlere verdi.
Mitolojiden farklı olarak Kutsal Kitap’ın tarihi bir çerçevesi vardır. Kutsal Kitap’ta yer alan karakterler, tarihi metinlerle doğrulanabilir gerçek kişilerdir. Nebukadnezar, Asur Kralı Sanherib, Babil Kralı Koreş, Hirodes, Vali Feliks, Pilatus ve diğerleri tarihi karakterlerdir. Kutsal Kitap’ın tarihi, Mısır, Hitit, Pers, Babil ve Roma imparatorlukları da dâhil olmak üzere birçok ulusun tarihiyle örtüşmektedir. Kutsal Kitap’taki olaylar Suriye, Mısır ve Mezopotamya gibi birçok bölgede gerçekleşmiştir. Tüm bu doğrulanabilir ayrıntılar, Kutsal Kitap’ın bir mitoloji olduğu iddiasını çürütüyor.
Kutsal Kitap, biyoloji, jeoloji, astronomi ve arkeoloji gibi bilim dallarıyla doğrulanabilir. Arkeoloji alanında son 150 yılda yüz binlerce eser keşfedildi. Örneğin, Kutsal Kitap’ta Hitit uygarlığından bahsedilmesi bazı şüphecileri harekete geçirdi. Çünkü Hititler diye bir halk bilinmiyordu. Ancak 1876’da yapılan araştırmalar sonucunda antik Hitit uygarlığının varlığı belgelendi. Arkeoloji, Kutsal Kitap’ın tarihselliğini desteklemeye devam ediyor. Henry M. Morris’in dediği gibi, ‘‘Kutsal Kitap’ın herhangi bir noktada hatalı olduğunu kanıtlayan arkeolojik bir bulgu bulunmamaktadır.’’
Mitolojiden farklı olarak Kutsal Kitap tarihi bilgilere önem verilerek yazıldı. Luka 1:1-4 şöyle der: ‘‘Birçok kişi aramızda olup bitenlerin tarihçesini yazmaya girişti. Nitekim başlangıçtan beri bu olayların görgü tanığı ve Tanrı sözünün hizmetkârı olanlar bunları bize ilettiler. Ben de bütün bu olayları ta başından özenle araştırmış biri olarak bunları sana sırasıyla yazmayı uygun gördüm. Öyle ki, sana verilen bilgilerin doğruluğunu bilesin.’’ Luka’da mucizelere yer verildi mi? Elbette evet. Birçoğu tanıklar tarafından doğrulanan mucizelerdi. İki bin yıl sonra, şüpheciler Luka’nın anlattıklarına efsane diyebilir, ancak bunu doğrulayacak bir kanıt bulamaz. Mitolojiden farklı olarak, Kutsal Kitap’ta gerçekleşmiş kehanetler yer alır. Mitolojide kehanetlere yer verilmez, ancak Kutsal Kitap’ın büyük bir kısmında kehanetlere yer verilir.
Kutsal Kitap, 700’den fazla konuyla ilişkili 1.800’den fazla kehanet içerir. Sadece Eski Antlaşma’da 300’den fazla kehanet bulunur ve çoğu şimdiden gerçekleşmiştir. Bu mucizevî kehanetler, sadece her şeyi bilen Tanrı’nın doğaüstü rehberliğiyle gerçekleşebilir (Yşa. 46:9-10). Mitolojiden farklı olarak, Kutsal Kitap sayısız yaşamı değiştirdi. Ancak Kutsal Kitap’ı hiçbir zaman incelememiş olanlar, başkalarının düşüncelerini benimseyerek şüpheye düşüyor. Oysaki, herkes Kutsal Kitap’ı kişisel olarak incelemelidir.
Kutsal Kitap’ın ilkelerine göre yaşayın ve Tanrı Sözü’nün sizi değiştirmesine izin verin. Bağışlama üzerine öğretilerini uygulayın. Tanrı Sözü’nün bozulmuş bir ilişkiyi nasıl onarabileceğini görün. Öğretilerini inancınıza uygulayın ve sıkıntılı bir dönemde esenlik veren Tanrı’yı hissedin. Kutsal Kitap her zaman işlemeye devam eder. Dünyanın dört bir yanındaki imanlıların, Tanrı’nın yaşam veren gerçeğini duyurmak için hayatlarını tehlikeye atmasının nedeni budur. Gururuna teslim olanlar Tanrı Sözü’nü reddediyor. Kişisel inançlarına bağlı kalmak isteyenler, dürüstçe araştırmayı kabul etmiyor.
Kutsal Kitap’ın gerçek olduğunu kabul etmek, Tanrı’ya ve Sözü’ne karşı sorumlulukları düşünmeyi gerektirir. Kutsal Kitap’ın gerçek olduğunu kabul etmek, yaşam şeklini değiştirmeyi gerektirir. Erwin Lutzer şöyle der: ‘‘Gerçek şu ki, özellikle dini konularda çok az insan açık fikirlidir. Bundan dolayı sapkın doktrinler ve önyargılar nesiller boyu varlığını sürdürür.’’
Her yıl milyonlarca insan, Kutsal Kitap’ın gerçek olmadığını iddia ederek yaşamını kaybediyor. Herkesi Kutsal Kitap’ı açık fikirlilikle okumaya davet ediyoruz. Öyle ki, Tanrı Sözü’nün gerçek olduğunu anlayabilesiniz (Yu. 17:17).