Tanrı’nın krallığı İsa’nın yaşamında görüldü, vaazlarında ilan edildi, mucizelerinde açığa çıktı, ölümüyle kuruldu, dirilişiyle açıldı, Kutsal Ruh tarafından kilise aracılığıyla devam ediyor ve Mesih’in gelişiyle tamamlanacak. Makale boyunca araştırılan ‘çarmıh’ ve ‘Tanrı’nın krallığı’ ilişkisi, İsa Mesih’in kişiliğinde ve işinde bütünleşmektedir.
Günümüzde Hıristiyanlar ya çarmıha sarılmakta ya da Tanrı’nın krallığı savunmaktadır. Krallık üzerine ciltler dolusu yazı yazılmakta ve Mesih’in çarmıhından neredeyse hiç söz edilmemektedir. Çarmıh üzerine yazılan kitaplar İsa’nın krallık mesajını genellikle es geçmektedir. Kutsal Kitap’taki bu iki temanın kutuplaşması farklı yaklaşımlara yol açmıştır: günahkârların kurtuluşuna odaklanan haç merkezli teoloji ya da dünyayı değiştirmeyi amaçlayan krallık odaklı aktivizm. Bütün kiliseler ya da hareketler bir fikir ya da diğeri üzerine inşa ediliyor. Sanki çarmıhsız bir krallık ya da krallıksız bir çarmıh arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılıyoruz; müjdeyi budayan ve kiliseyi engelleyen yanlış bir ikilem. Elbette, Kutsal Kitap öğretileri arasında bir seçim yapmak zorunda kalınmamalıdır. Ve göreceğimiz gibi, krallık ve çarmıh, Tanrı’nın tüm öğütleri ve kurtuluş öyküsü içinde görkemli bir şekilde bütünleşmiş olarak anlaşılabilir.
Krallığa karşı Çarmıh
Kutsal Kitap’ın önemli doktrinlerini karşı karşıya getiren bu talihsiz noktaya nasıl geldik? Krallık ve çarmıhın paradoksal bütünleşmesine karşı her zaman kafa karışıklığı ya da direnç olmuşsa da, bu kadar keskin bir ayrım her zaman söz konusu olmamıştır. Birinci yüzyılda Barnabas “İsa’nın krallığının tahtadan çarmıha dayandığını” ilan etmiştir (Barnabas’ın Mektubu 8:5).1 Augustinus’a göre, “Rab egemenliğini bir ağaçtan kurmuştur. Ağaçla savaşan kimdir? İsa’dır. Çarmıhından kralları fethetmiştir.“2 Martin Luther ise ‘iki fikri uyumlaştıramayanları’ azarlar.3
Krallık ve çarmıh arasındaki ayrım Aydınlanma Çağı’ndan sonra ortaya çıkmaya başlamış ve özellikle Amerika’da yirminci yüzyılın sosyal müjde hareketi ile genişlemiştir. Walter Rauschenbusch, on dokuzuncu yüzyıl Alman liberalizminden yola çıkarak, Tanrı’nın krallığına o kadar çok ışık tuttu ki çarmıhı gölgede bıraktı. Bu hareket sadece Tanrı’nın Mesih’in ölümü ve dirilişi aracılığıyla yaptıklarının müjdesini ihmal etmekle kalmadı.
Müjdeyi, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için yaptıklarımızla ilgili bir mesaj olarak yeniden tanımladı. H. Richard Niebuhr’un bu teolojiye ilişkin değerlendirmesi yerindedir: “Gazabı olmayan bir Tanrı, çarmıhı olmayan bir Mesih’in hizmetleriyle günahı olmayan insanları yargısı olmayan bir krallığa getirdi. “4
Kutsal Yazılar’daki iki ana temanın birbirinden koparılmış ve çoğu zaman birbirine karşıt hale getirilmiş olması ciddi bir sorun teşkil etmektedir. “Krallığa karşı çarmıhtan daha iyi bir yola ihtiyacımız var. Ve sanki bunlar gerilim içinde tutulması gereken iki rakip değermiş gibi, sadece “krallık ve çarmıh” aramak yeterli değildir. Önemli olan denge değil, bütünleşmedir. Kutsal Yazılar’da bulduğumuz da tam olarak budur; çarmıha gerilmiş krala uygun dikenli taç gibi kefaret ve krallığı birlikte ören bir anlatı.”
Fedakârlıkla Kazanılan Zaferin Öyküsü
Krallık ve çarmıh en nihayetinde, krallıkta hüküm süren ve çarmıhta acı çeken Mesih tarafından bir arada tutulur. Ancak İsa sıradan bir süper kahraman değildir. O Mesih’tir, İsrail’in uzun zamandır beklediği ve Tanrı’nın tüm vaatlerini yerine getirecek olan Kurtarıcı’dır. Bu kurtuluş öyküsü, krallık ve çarmıh arasındaki bağlantıyı anlamak için uygun bir çerçeve sağlar. Hikaye bir bahçede başlar ve Tanrı’nın krallığı kavramının kökleri Aden toprağına dayanır. Yaratılış 1-2 Tanrı’yı, yaratılış üzerinde hüküm süren sevgi dolu bir kral olarak tasvir eder. Ben de krallığı bu şekilde tanımlıyorum: ”Tanrı’nın halkı aracılığıyla, Tanrı’nın yaratılışı üzerindeki egemenliği.”5 Ancak Adem ve Havva yeryüzüne hükmetmek yerine, en kurnaz yaratıklarından biri olan yılanın egemenliğine boyun eğerek Tanrı’yla ilişkilerini bozar ve Tanrı’nın tüm yeryüzüne hükmetmesini amaçlayan planını çökertirler.Kutsanmaya sahip olarak Aden’den çıkmak yerine, bahçeden sürülerek laneti yayan gezgin bir varoluşa mahkûm edilirler.
İhanetin ortasında bile Tanrı krallık planından vazgeçmez. Yaratılış 3:15 şöyle yazar: ”Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.”
Nihai hedef hala Tanrı’nın tüm dünya üzerindeki egemenliği olsa da, zafer vaadi artık acı çekmenin bedelini de içermektedir. Bundan böyle, Adem ve İsrail’in öyküsünde zaferin acı çekerek, yücelmenin aşağılanarak ve krallığın çarmıh yoluyla geldiği bir yol ortaya çıkar. Kurban yoluyla zaferin sezgisel örüntüsü İsrail’in öyküsü boyunca görülebilir. Tanrı İbrahim’e ulusları kutsayacağına dair bir vaatte bulunur ve bir kurbanla antlaşmayı mühürler. Tanrı, kurban edilen bir kuzunun kanıyla halkını Mısır’daki kölelikten kurtarır. Kral Davut mütevazı yollarla devin üstesinden gelir ve krallığı doğru acılarla karakterize edilir.
Peygamber Yeşaya, krallığın zaferinin bir hizmetkârın çektiği acıya bağlı olduğunu açıklar. Ancak kurban yoluyla zafer yolu Eski Antlaşma boyunca mevcut olsa da, Yeni Antlaşma’da Mesih’in gelişiyle doruğa ulaşır.
Çarmıha Gerilen Kral
İsa Tanrı’nın krallığını ilan etmek için geldi ama krallık hizmeti onu Roma çarmıhında korkunç bir ölüme götürdü. Dünyevi bir perspektiften bakıldığında, çarmıh kesinlikle Mesih’in krallık hizmetinin başarısızlığını temsil ediyor gibi görünüyordu. Ancak Kutsal Yazılar, çarmıhın Tanrı’nın krallığı için bir tökezleme taşı değil, bir köşe taşı olduğunu güçlü bir şekilde gösterir.
Markos’un çarmıha gerilmeyle ilgili anlatımı krallık imgeleriyle doludur. İsa’ya mor bir kaftan ve dikenli bir taç verilir (Mar. 15:17). Çarmıhta gerildiğinde başının üzerinde “Yahudilerin Kralı” yazmaktadır (Mar. 15:26). Markos, kral olarak alay edilen kişinin gerçekten kral olduğunu ironi yoluyla göstermektedir. Ama o farklı türden bir kraldır. Çevredekiler İsa’yla alay ederek, “Kendini kurtar ve çarmıhtan aşağı in!” diyorlardı (Mar. 15:30).
Yine de İsa krallığını kendini kurtarmak için çarmıhtan inerek değil, başkalarını kurtarmak için çarmıhta kalarak ortaya koyar. Çarmıh, Mesih’in sevgisiyle kontrol edilen güç olarak egemenliğinin en büyük göstergesidir. Müjde kitaplarına göre, Markos’a (ve diğer İncillere de) göre, İsa’nın krallık hizmeti çarmıhta sona ermez. İsa çarmıhta kraldır: günahı bağışlar, kötülüğü yener ve Tanrı’nın krallığını gökte olduğu gibi yeryüzünde de kurar. Çarmıh ne İsa’nın mesihlik hizmetinin başarısızlığı ne de krallığına ait yüceliğinin bir başlangıcıdır. Bu onun krallık görevinin zirvesidir. Tanrı’nın görkemi en çok Tanrı Oğlu’nun kurbanı aracılığıyla parlar. Çarmıh, Mesih’in krallık görevinin taçlandırılmasıdır.
Çarmıh sadece kurtarıcı tarihin merkezi değil, aynı zamanda dünyanın mantığının alt üst olduğu bir dayanak noktası haline gelir. Utanç yüceliğe, akılsızlık bilgeliğe ve aşağılanma yüceliğe dönüşür. Çarmıh, Mesih’in dünyaya hükmettiği tahttır. Yeni Antlaşma’nın geri kalanı boyunca Mesih’in ölümünün, Tanrı’nın krallığını gökte olduğu gibi yeryüzüne de getirme anlatısı içinde çok yönlü bir başarı olduğunu öğreniriz. Mesih, lütufla her şeyi yenileyen Tanrı’yla barıştırmak için bizim yerimize, bizim günahlarımız için ölmüştür.
Krallık ve Çarmıh
O halde krallık ve çarmıh arasındaki ilişkiyi nasıl özetleyebiliriz? Birçokları krallık ve çarmıhı birbirinden ayırırken, Kutsal Yazılar bu ikisi arasında İsrail’in öyküsünden yola çıkan ve kral Mesih’in çarmıha gerilmesiyle doruğa ulaşan karşılıklı bir ilişki sunar. Kurtuluş öyküsü, krallığın vaatlerinin öncelikle Mesih’in çarmıhında yerine geldiğini ortaya koymaktadır. Dahası, krallık ve çarmıh farklı roller oynarlar. Çarmıh öykünün doruk noktası), krallık ise öykünün son amacıdır.
Kısacası, krallık ve çarmıh, çarmıhtaki kefaret eden ölümüyle Tanrı’nın hükümranlığını yeryüzüne getiren Mesih -İsrail’in mesihi- tarafından bir arada tutulur. Krallık çarmıhın nihai amacıdır ve çarmıh da krallığın gelmesini sağlayan araçtır. Tanrı’nın çarmıha gerilen Mesih aracılığıyla hüküm sürmesinin şok edici paradoksu, insan mantığına saçma görünebilir; ancak iman aracılığıyla algılandığında, Tanrı’nın gücü ve bilgeliğinin ta kendisidir.
Krallığın çarmıhla kurulduğunu söylemek kesinlikle Mesih’in kurtarış işinin önemini ortadan kaldırmaz ya da en aza indirmez. Mesih’in ölümü belirleyici andır, ancak kesinlikle tek önemli an değildir. Tanrı’nın krallığı İsa’nın yaşamında mevcuttu, vaazlarında ilan edildi, mucizelerinde görüldü, ölümüyle kuruldu, dirilişiyle açığa çıktı, Kutsal Ruh tarafından kilise aracılığıyla ilerletilmektedir ve Mesih’in dönüşünde tamamlanacaktır. Dietrich Bonhoeffer bir keresinde şöyle demiştir: “Çarmıhta ölen bir kral oldukça tuhaf bir krallığın kralı olmalıdır. ”6 Gerçekten de tuhaf bir krallık; çünkü bu dünyanın krallıkları güçle inşa edilirken, Tanrı’nın krallığı lütuf üzerine kurulmuştur. Çarmıh, Tanrı’nın egemenliği altında yaşayan fidyeyle kurtarılmış insanlardan oluşan bir topluluk yaratır.
Çarmıhın şekillendirdiği krallık, krala adanmış yaşam için bir çerçeve sağlar. Çünkü çarmıh aracılığıyla sadece günahlarımız bağışlanmakla kalmaz, aynı zamanda kurtarıcımızın izleyicileri de oluruz. İsa şöyle der: “Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, her gün çarmıhını yüklenip beni izlesin” (Luk. 9:23). Kralı izlemek için çarmıhımızı yüklenmeliyiz. İsa’nın izleyicileri yüceliğe bağlıdır. Romalılar 8:17 şöyle der: ”Eğer Tanrı’nın çocuklarıysak, aynı zamanda mirasçıyız. Mesih’le birlikte yüceltilmek üzere Mesih’le birlikte acı çekiyorsak, Tanrı’nın mirasçılarıyız, Mesih’le ortak mirasçılarız.” Martin Luther King Jr.’ın dediği gibi, “Hristiyanlık her zaman, taşıdığımız haçın giyeceğimiz taçtan önce geldiğini vurgulamıştır.”7
Krallık Mesih’in özverili sevgisi sayesinde kurulmuştur ve halkının özverili sevgisi sayesinde ilerleyecektir. Herkesin kendi çıkarını düşündüğü bir dünyada bu nasıl mümkün olabilir? Tanrı’nın çarmıhta sergilenen fedakâr sevgisi, başkalarının iyiliği için kendilerini sevgiyle feda eden bir halk yaratır. Örneğin, Tanrı’nın önünde aklanmış olanların zayıflar, yoksullar ve ezilenler için adalet aramak için herkesten daha fazla nedeni vardır. Yine de açık olmak gerekirse, krallığı Tanrı için inşa etmeyiz, onu Tanrı’dan alırız (İbr. 11:28). Tanrı’nın krallığı insan potansiyelinin ve çabasının doruk noktası değil, Tanrı’nın krallık lütfunun günahkâr ve bozuk bir dünyaya müdahalesidir.
Sonuç olarak İsa, başının üzerinde kendisini kral ilan eden bir unvanla çarmıha gerilmiştir. Ancak Mesih’in çarmıhındaki unvanı (Yahudilerin Kralı) krallık ve çarmıh arasındaki bağlantıyı açıkça ortaya koyarken, belki de dikenli taç bu ilişkiyi açıklamak için en iyi imgeyi sağlar. Krallık güçle gelir, ama müjdenin gücü çarmıha gerilmiş Mesih’tir.